Tuesday, November 27, 2007

yurt dışı baskısıyla gerçekleşen zorunlu değişimler sonucunda biraz hukukla sınırlandırılmaya başlanmış olan "resmi şiddet" 4 kuvvetin de yardımıyla açılan bir "polisin eli kolu bağlanıyor" kampanyasından sonra -polis vazife ve salahiyet kanunu- ile tekrar serbest kaldı. son dönemde neredeyse her güne bir tane temposuyla giden "resmi şiddet"e bakınca görülüyor ki hava polisin elinin kolunun bağlanmasından ziyade "polisin elinin soğumaması"na çevirmiş durumda. son olarak da bir gazete genel yayın yönetmeni istanbul'da kelepçelenip dövülmüş, bir kişi de dur ihtarına uymadığı gerekçe gösterilerek uyarı ateşi sonucu başından vurulmuş. (türkiye insan hakları vakfı'nın verilerine göre, dur ihtarına uymayıp, uyarı ateşi sonucu ölenlerin sayısı iki yılda sekiz'e ulaşmış durumda.)

"resmi şiddet" öyle bir canavar haline geliyor ki, zaten yıllardır onunla yaşayanlar dışında da toplumun her kesimini etkilemeye başlıyor. suçlularla mücadele, kılık değiştirip toplumla mücadeleye, toplumu sindirmeye, otoritesinin önünde eğilinmesini isteyenlerin elindeki silaha dönüşmüş.
işin en kötüsü umut yine ülke içinde görünmüyor. hukuk esir alınmışken, adalet yurt dışından beklenebiliyor ancak. bu bekleme süresinde de ülke "münferit cinayetler serisi" ile yaşamaya alışıyor.

Friday, November 23, 2007

türkiye, "münferit ölümler serisi"nin yaşandığı bir ülke haline geldi. devleti yüceltip, insanı yok sayan zihniyet, söz konusu vatansa gerisi teferruattır diyen zihniyet patır patır sokakta insan öldürüyor ve en kötüsü de hukuk bu durumu koruyor. mutlaka bir kılıf bulunuyor, bu cinayetlerin üzerini en güzel kapatanlar işini en iyi yapanlardır diyerek ödüllendiriliyor. fakat büyün ölümler münferit, bütün eziyetler münferit.
ister yılda %10 büyüsün bir ülke, ister parası dolar karşısında değerlensin, bu kafayla yönetildiği sürece hep hor görülen bir üçüncü dünya ülkesi olarak kalacaktır. hukuk ile adaleti aynı seviyeye getiremeyen bir ülkede de hukuk denen şey hep "zihniyet"in koruyucusu olarak kalacaktır ve uluslararası hukuk tarafından sürekli tem(y)iz edilecektir.


-avcılar'da bir parkta öldürülen "Feyzullah Ete" için.-

Tuesday, November 20, 2007

parti kapatmak

evet daha önce de onlarca parti kapatıldı. hatta "Cumhuriyet Dönemi Siyasi Partileri 1923-2006 / Mete Kaan Kaynar / İmge" adlı kitaba bakılırsa insan kapatılan bazı partilerden eğlenecek malzeme bile çıkartabiliyor ama bu son kapatma davası, parti adı, parti politikası dışında çok daha fazla şeyler ifade ediyor belki de. bu sokağın gerici tepkisinin, üst düzeyde yansıma bulmasının en net ifadesidir. resmi ideoloji denen şeyin en sağlam şekilde üst düzey mevkiilerde temsil edildiğinin göstergesidir. eğer kabul edilmesin diye bu dava açılmadıysa davada kapatılması istenen partinin 150 bin üyesine (yani tamamına) dolaylı olarak siyaset yasağı getirilmesi istenmektedir. (18 kasım 2007 / radikal) bu kişilerin başka partiye geçmelerinin (bu siyasi çizginin kurulacak olan yedinci partisine mesela) ve de bağımsız olarak seçimlere girmelerin yasaklanması istenmektedir. (burada önemli olan bir soru var tabi: kendilerini ifade etme yöntemi olarak siyaset yapmayı seçmiş 150 bin kişiye siyaset yollarını zorla kapatmak, bu ifade gücünün başka yerlere akmasına zemin hazırlamak değil midir? partiyi terör ile özdeşleştirip kapatınca, partiyi terör ile özdeşleştirenlere göre bu insanlar kendilerini başka bir zeminde ifade etmeye çalıştıklarında bu hangi zemin olacaktır?)
ayrıca iddianamede yer verilen bazı kanıtlar da türkiye'de "bir şeylerin" ters gittiğinin göstergesi gibi. hatta bu kanıtlar türkiye'nin kurucu anlaşması olan lozan'ı bile yok sayıyor.

düşüncesi ne olursa olsun bir kalemde 150 bin kişinin siyaset hakkını elinden alabilecek bir gücün zamanı geldiğinde neler yapabileceğini düşünmek bile korkutucu aslında. deli gömleğini aşan, bir deli korsesi giydirilmeye çalışılıyor topluma.

Monday, November 12, 2007

mcdonald's diyor ki reklamında "biri yer biri bakmaz dediğin, bir yer var mı bildiğin".. sormuşlar yanıtlamak lazım.var efendim ve o yeri tüm dünya yapacağız o yeri tüm dünyada kuracağız. ve kurduğumuz dünyada dünyayı kemiren sizin gibi şeylere de yer olmayacak ne yazık ki. o zaman kaçacak bir deliğin olacak mı bildiğin?